Evolved Self, yapının ve kimliğin sürekli dönüşümünü ele alan, bedenin kendini yeniden şekillendirme potansiyelini sorgulayan bir moda çekimi. Bu röportaj serisinde, Evolved Self çekiminde yer alan kreatif isimlerle tasarım anlayışlarını, üretim süreçlerini ve geleceğe dair perspektiflerini konuştuk. Bu isimlerden biri tasarımcı Melis Özkan:
Kendini ve yaratıcı kimliğini nasıl tanımlarsın?
Kendimi ve yaratıcı kimliğimi sürekli dönüşen, sınırları esneyen bir yapı olarak tanımlıyorum.
İşlerimde yeni malzemeler ve teknikleri denemeyi seviyorum. Her yaptığım iş, yapım sürecinde bana yeni bir şey öğretiyor ve bu en heyecan verici nokta oluyor. Yaptığım işlerde kullanılan malzeme ve kavram arasında ilişki kurmayı seviyorum. Dokular ve el yapımı detaylar, işlerimde hem hissedilebilir hem de görsel bir deneyim yaratıyor. Tekstil sanatına olduğu kadar illüstrasyona da aynı merak ve keşif duygusuyla yaklaşıyorum. İllüstrasyonlarımda da katmanlı anlatımları ve dokuyu ön planda tutuyorum. Merak uyandırmayı seviyorum ve bunu işlerime de yansıtmaya çalışıyorum. Anlatmak istediğim şeyi doğrudan vermek yerine kişinin kendi kendine keşfetmesine önem veriyorum. Benim için üretim süreci, bir keşif ve yeniden inşa etme pratiği.
Evolved Self çekiminin konseptini seninle ilk paylaştığımda, yani ortada daha çekimin kendisi yokken, aklına ilk gelen kelime veya görsel ne oldu?
Aklıma gelen kelime “dönüşüm” oldu. Bu dönüşüm hem içsel hem de dışsal bir evrim olabilir.
Fakat her dönüşümün başlangıç noktası bence kalpten geçer. Benim de çalışmamın çıkış noktası, benliğimizin enerjisini ve dönüşüm sürecini ele almaktı. Kalp, bu dönüşümdeki en temel güç kaynağı. Onu merkezde konumlandırarak, benliğimizi besleyen ve yönlendiren bir “şalter” gibi düşündüm. Etrafındaki lifler ise sadece organik uzantılar değil, her yeni benlik oluşumunda açılan yeni yolları ve yönelimleri temsil ediyor. Evrimleşen benlik, kendini sürekli yeniden keşfederken, bu yollar da değişiyor, genişliyor ve bazen düğümlenerek farklı formlara dönüşüyor.
Eğer bedenlerimiz gerçekten yeni formlar üretebilseydi, bu tasarım anlayışını nasıl değiştirirdi?
Tasarım dilimi değiştireceğini düşünmüyorum çünkü her işimde köklerimden besleniyorum. Ancak keşfetmeyi sevdiğim için yeni formlar keşfetmenin heyecanını yaşardım. Belki bu keşif, tasarım sürecime daha fazla yenilik ve özgünlük katardı.
El yapımı bir prop’un, bu çekimde yarattığı etkiyi nasıl tanımlarsın?
Bu çekimde el yapımı propların hem görsel hem de duygusal anlamda büyük bir derinlik kattığını düşünüyorum. Dijital ve organik öğelerin bir araya gelmesiyle tam anlamıyla bir görsel şölen ortaya çıkmış diyebilirim.
Teknolojinin, özellikle yapay zekânın, moda ve tasarım üzerindeki etkisini nasıl değerlendiriyorsun?
Yapay zekâ, moda ve tasarım dünyasında büyük bir devrim yarattı. Özellikle benim gibi sabırsız tasarımcılar için süreci hızlandırmak adına harika bir yöntem oldu. Daha önce hayal etmekte zorlandığımız formları hayata geçirmemizde de oldukça yardımcı olduğunu düşünüyorum. Fakat organik bir düşünceyle harmanlanmadığında bir şeylerin eksik kaldığını hissediyorum: "his". Bu da ancak el yapımı ve insan dokunuşuyla elde edilebilecek bir şey. Dijital ile organiği birleştirmek, bu ikisinin uyumunu yakalamak gerçekten müthiş işler ortaya çıkarıyor. Gelecek, bu anlamda oldukça heyecan verici.